15 Kasım 2015 Pazar

Tüyap Kitap Fuarı (2015) 2. bölüm


Fuarın kitap bölümü salonları oldukça kalabalıktı, zaman ilerledikçe kalabalık daha da arttı.


Standlarda yüzde 20, yüzde 30, yüzde 40 indirim yapan, üç kitap 5 TL, beş kitap 5 TL, tanesi 5 TL ya da 10 TL olan yerler vardı ama bu genele yayılmıyordu. Fuara aslında sanat fuarını gezmek için gitme nedenim, daha önceki yıllarda da gördüğüm gibi, istediğim indirimin olmayışıydı. Yıl içinde internetten, daha ucuza kitap alabilmemdi.



Sahaflar bölümü yine sevdiğim bir bölüm oldu. Eski paralar, kitaplar, dergiler, kartlar, afişler, plaklar meraklılarını bekliyordu.





Tema Standından aldığım bio silgi, doğa dostu STEPPEN şirketinin ürünü. Kuruluş doğaya zarar vermeyen ürünler üretiyor, linki: www.steppen.com.tr
Ürünlerine göz atmanızı öneririm.



Fuardan çıkarken, elimdeki torbalarda okunmayı bekleyen on kitabımın olması sevindiriciydi. Metrobüse gitmek üzere, üst geçide çıktığımda yukarıda fotoğraftaki gibi dakikalarca geçitte sıkışıp kaldık, fuara yeni gelenler otoyoldan karşıya geçmeye başladı. Ben aşağı inip geçide baktığımda değişen bir şey yoktu. Bu izdihamı gördüğümde, toplumun bu kadar kitap okumaya meraklı olup olmadığını düşündüm. Sanırım bunda havanın güzel oluşu da etkin olmuştu...

Tüyap Kitap Fuarı (2015) 1. bölüm




Tüyap Kitap Fuarı'na, bu yıl işlerimden dolayı gidemeyecektim, bitmesine iki gün kala boş zaman bulduğumda ani bir kararla gitmeye karar verdim. Evime arabayla on beş dakika uzaklıkta olduğu için, fuara kısa zamanda ulaştım. Kitap bölümünü gezmeden önce Sanat Fuarı'nı gezmeye, yola çıkmadan önce karar vermiştim.


Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz, Fikret Otyam'ın mükemmel eseri de orada sergileniyordu.


                          Bu fotoğraf ta, ünlü sanatçı Nuri İyem'in eserlerinden biri...



Fuarda çok farklı tarzda, farklı malzemelerle çalışılmış eserler sergilenmekteydi...




          Sanat bölümünü gezmeye doyamadım, iki saat nasıl geçti anlayamadım...



Artık kitap bölümüne geçmeliydim. Salonları gezmeye başladım, kalabalıktan yürümek zaman zaman çok zorlaşıyordu. 

(ikinci bölüm bundan sonraki yazımda)


Bulutsuzluk Özlemi Konseri


65 yaşındaki bir adam hala sahnede hakkıyla alkış alıyorsa, bana kimse İron Maiden konserinde ne işin var demesin :) Bulutsuzluk Özlemi 1986'da Türkçe rock yapmak için kurulduğunda, Türkçe rock mı olur diye pek çok kişi gülmüştü. Ama grup hem onu başardı, hem yıllar boyunca pek çok ilke imza atarak,  çizgisinden, savunduklarından ödün vermeyerek bu günlere kadar geldi. Vokal ve ritm gitar Nejat Yavaşoğulları Güzel Sanatlar mimarlık bölümü mezunu , mimarlığını müzik kariyeriyle birlikte sürdürüyor. Sina Koloğlu, Akın Edes, Deniz Demiröz ve Gencay Kaymaz, hepsi bize çok güzel bir müzik ziyafeti çektiler. Aylin Aslım'dan sonra geç saatte sahne aldılar ama sahneleri umduğumdan çok çok iyiydi. Özgürlük, çevre, toplumsal olaylar hakkındaki şarkılarına eşlik edilmesi onlar adına çok mutluluk verici olsa gerek. Yaşamaya Mecbursun, Sözlerimi Geri Alamam gibi hemen hemen bütün sevilen parçalarını söylediler. Sahneye ilk başlarda uzakken, izin istediğimde önlere kadar gitmemizi sağlayan gençler, sizi seviyorum :)
Dorock XL, 15 Temmuz'da açıldı, İstanbul'un en büyük, kapalı canlı müzik dinlenecek mekanlarından biri. İki bin metrekarelik alan, Stage, Cafe ve Baze bölümlerinden oluşuyor, içecek fiyatları hakkında fikir vermesi açısından bir mojitonun 25 TL olduğunu ve lavabolarının fotoğraftaki gibi ilginç (araba lastiği) olduğunu da söyleyeyim. :)
İstanbul trafiği yine canımızı sıksa da, Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçip eve geri dönmek saatlerimizi alsa da, girişte bileklerimize Dorock XL damgası  vurulması hoşuma gitmese de, değdi doğrusu.

https://youtu.be/woR_tdkAi5s

8 Kasım 2015 Pazar

Kasım Ayı Etkinlikler-2



Kültür merkezimizde düzenlenen Enver Aysever'le Aykırı Sorular'ın konuğu, Uruguay devlet başkanı Jose Mujica idi. Mujica bütün sorulara içtenlikle cevap verdi, dünya siyaseti, sosyalizm, demokrasi üzerine konuştu. 12 bin dolar maaşının yüzde doksanını hayır kurumlarına bağışlayan Mujica, hoşgörü kültürünün öneminden söz etti. 78 yaşındaki Jose Mujica polis tarafından altı kez vurulmuş, 14 yıl askeri hapishanede izole edilerek tutuklu kalmış. İşkence gördüğü hapishaneyi kapatıp yerine sağlık merkezi yapmış. İzlenimlerime dayanarak, kendisinin son derece zeki, bilgili, hazır cevap biri olduğunu söyleyebilirim. Konuşması sırasında pek çok güzel, anlamlı cümle kurdu. Bir kaç tanesini sizlerle de paylaşmak isterim:

-Korkmayın, umut etmeyi bırakmayın ve hayatın tadını çıkarın
-Başkasının hakimi olmak kolay, kendinin hakimi olmak zordur
-Che guevara'lar her zaman çıkacaktır
-Bölünürseniz kaybedersiniz
-Asıl özgürlük, yaşamak için kazandığın zamandır
-Pahalı hayatı seçenler yoksulluk çeker
-Gençler bizim hatalarımızı yapmayın, yapacaksanız kendi hatalarınızı yapın...

Belediye başkanımızın dediği gibi, Mujica birleştirici ve hoşgörülü kimliğiyle büyük bir adam ve onu ağırlamak gurur vericiydi.

                                                                    ******************

Blues ve Yeni Bond Filmi Üzerine


Blues, kökleri Afrika'ya uzanan, dört yüz yıllık bir müzik. Köle ticareti başladığında, tarlalarda kötü şartlarda çalışan, kötü şartlarda yaşayan zenciler, müziklerini kıtalarının dışına taşıyor. Bu müziğin içinde mükemmel bir ritm, hüzün, umut, özgürlük özlemi var. Şu an blues farklı müziklerle harmanlandıysa da, kökleri hala sağlam. Bu müziği usta birinden ya da bir topluluktan dinlemek bana her zaman keyif veriyor. Ritme alkışınızla eşlik etmek de bir o kadar mutluluk vericidir.

...........................................................................................................................................


Yeni Bond filmi Spectre'yi büyük beklentiyle izlemedim. İzlemeden önce eleştirileri okudum, ama izledikten sonra bazılarını haksız buldum. İlk olarak giriş bölümünü çok beğendim (Meksika, ölüler bayramı). Daniel Craig'in oyunculuğunun eleştirisine gelince, bence senaryo ve yönetmen ne diyorsa onu yapmış. Evet serinin en iyi filmi değildi, fazla karanlıktı ama örneğin Christoph Waltz'ın oyunculuğu alkışı hakediyordu ve aksiyonu bol bir filmdi. Son olarak Monica Belluci hayranlarını uyarayım ki hayal kırıklığı olmasın, oyuncunun filmde çok kısa bir rolü var.

3 Kasım 2015 Salı

Kasım Ayı Etkinlikleri


Atatürk Haftası nedeniyle kültür merkezimizde harika bir sergi vardı, kaçırmadım tabiiki. Cumhuriyet Dönemi Kostümleri Sergisi.


Moda Giyim Dernekleri koleksiyonuna ait onlarca kıyafet ve aksesuar sergileniyordu.



Sergideki parçalardaki zerafet ve emeğe hayran kalmamak olanaksızdı.

                                                          *************


Garaj İstanbul'daki İki Kapılı Ev komedisi ilaç gibi geldi. Oyun, İspanyol yazar Pedro Calderon de la Barca'nın komedisinden uyarlama. Kahramanımız Don Lisardo, uşağıyla birlikte, şehre sevgilisini bulmaya gelir. Şehre adımını atmasıyla birlikte bir karmaşanın içine düşer. Macera, gizem, yanlış anlamaların olduğu iki perdelik oyun eğlenceliydi. Bir süre ciddi konulardan uzaklaşmak iyi geldi, nefes aldık. Oyun ikinci kez 17 Kasım'da tekrar sahnelenecek. Dans, tiyatro, konser, festival, sergi gibi farklı etkinliklerin sergilendiği Garaj İstanbul, Tom Tom Mahallesi, Yeni Çarşı Caddesi, Kaymakam Reşat Bey sokağında...

                                                                   **************


Atatürk Rölyefleri Sergisi'nde onlarca, çok emek verilmiş tablo bulunuyordu. Bidiğiniz gibi derinliği vermek için kat kat çalışmanız gerekiyor. Atatürk'ün hayatından kareleri bu kez de rölyef çalışması olarak izlemek farklı ve güzel bir deneyimdi.



                                                               **************
                                          

21 Ekim 2015 Çarşamba

Ekim Ayı Etkinlikler


Ekim ayının ilk etkinliği Zorlu Sanat Merkezi'nde izlediğimiz Fosforlu müzikaliydi. Suat Derviş'in romanından uyarlayan Tuncer Cücenoğlu, sanat yönetmeni Nedim Saban. Tiyatro Kare'nin yine başarılı bir performansını izledik sahnede. Başrolde oynayan Ayça Varlıer'i daha önce Leyla'nın Evi (Zülfü Livaneli'nin romanı) oyununda izlemiş, çok beğenmiştim. Dün gece de izleyicilerden büyük alkış aldı. Fosforlu Cevriye karakterinde saf, cesur, komik, çocuksu bir kadını canlandırıyordu. Oyunda çoğunuzun bildiği gibi buruk bir aşk hikayesi vardır, ayrıca namusun nelerle ilgili olduğu sergileniyordu. Müzikalin yirmiye yakın başarılı şarkısı için de Eylem Pelit'i kutlamak gerek. İzlemek isterseniz müzikal İstanbul'da sahnelenmeye devam ediyor.


Haldun Dormen, Göksel Kortay, Hakan Altıner gibi usta oyuncuların yer aldığı, Moliere'in Kibarlık Budalası eseri, bu ay katıldığımız son etkinlikti. Bildiğiniz gibi, konu 17. yüzyılda Fransa'da geçer. Saf, cahil ama zengin baş kahramanımızın (Haldun Dormen), tek amacı soylu sınıfın içine girmektir. Bu uğurda komik durumlara düşer ve çok paralar harcar...
Konu tanıdıktı (kitabını yıllar önce okumuştum), ama günümüzle bağlantısı zayıftı. Dekor, kostümler ve  oyunculuklar iyiydi. Oyunla ilgili en büyük eleştirim Haldun Dormen'in konuşmasıyla ilgili olacak. Hızlı konuştuğundan söyledikleri anlaşılamıyor, oyunculuk tamam ama tiyatro sahnesinde, düzgün Türkçe kullanan oyuncular olması gerektiğini düşünüyorum. Ve sanırım bu kadar yıllık tiyatro izleyicisi olarak diyebilirim ki, tecrübelerini sahne gerisinde aktarması daha iyi olacaktır...


29 Ekim akşamı Cumhuriyet yürüyüşünden ve sonrası dans gösterisinden (vals ve zeybek)

Yine gururla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mızı kutladık, ve daima kutlayacağız.