18 Nisan 2016 Pazartesi

İspanya'da Ne Yenir, Ne İçilir (İspanya 14)



Sizlere denediğim yiyecek ve içecekler üzerinden yorum yapmayı daha uygun buldum. İspanya mutfağı ile ilgili biraz araştırma yaptıysanız ilk gözünüze çarpan "tapas" alışkanlığı olacaktır. Hemen her şehirde tapas barlara rastlayacaksınız. Tapas içkiyle tüketilen ekmek üstü ya da ayrı atıştırmalıklar. Üstteki fotoğraftaki çıtır ekmek üzeri domates, bana önce basit geldi ama çok lezzetiydi. İkinci fotoğrafta üstte kızarmış balıkları (fritura de pescado) sardalyaya benzer bir balık, yanındaki bira ve una bulayıp kızarttıkları patlıcan. Altta padron denilen İspanya'da yetişen kısa tombul biber kızartması, üzerine deniz tuzu serpip sunuyorlar. Ve sağdaki patatas bravas, bildiğimiz patates kızartması, üzerinde sosla servis ediliyor. (3,90 E.) Tapaslar için ortalama 2-5 Euro arası diyebilirim.




İlk fotoğraf tortilla espana, ispanyolların patatesli omleti. İkinci ve üçüncü fotoğrafta en sevdiğim kalamar kızartması ( calamares fritos) var. Tabakta ya da ekmek arası yiyebilirsiniz. (tabakta 6 Euro, sandviç olarak içecekle 5 Euro)






Gelelim paella'ya (payya diyorlar). Sebzelisini ve deniz ürünlüsünü denedim, ikisini de beğendim. İkinci fotoğrafta, paella, sığır etinden köfte, sebze sote, içecek ve sütlaça 11 Euro ödedim. Tavuklu ve balıklı menüleri de denedim, (9 - 11 Euro arası)



İspanya'da en beğendiğim tatlı Churros (çurros) oldu. İlk fotoğraftaki gibi hazırlayıp kesiyorlar, kahve ya da sıcak çikolata ile tüketiyorsunuz. (4,5 Euro)



Meyveli şarapları Sangria, benim damak tadıma uygundu, marketlerde daha mütevazi bir ambalajda çok ucuza satın alabilirsiniz, oğlum da tadına baksın istedim :) Cavas (kava) ispanyolların şampanyasını da uygun fiyata içebilirsiniz. İspanya'da su, alkollü içeceklerden pahalı, sadece marketlerde uygun fiyata bulunuyor. ( 1 lt. 0.50 Euro) Meydanlardaki çeşmelerden de su içilebildiğini hatırlatayım.




Kapalı pazarlar çok renkli, meyve bölümlerinin önünden ayrılamadım, ama yine uyarımı yapayım, çantalara dikkat.



                                Girona'daki likör mağazası ve koshelvaya benzer tatlıları Turron




Valencia'nın ilginç içeceği, üstteki bitkinin sütü, bağırsakları çalıştırdığı için bir bardaktan fazla içilmemesi tavsiye ediliyor.


Aşağıya bildiğim kadarıyla, bazı yiyeceklerin ispanyolcasını yazdım, belki işinize yarar:

aqua sin gas: su
sopa: çorba
croquetas: balık kroket
cerveza: bira
ensalada: salata
no serdo: domuz etsiz
pollo: tavuk
helado: dondurma
fruta: meyve
olivas: zeytin
postre: tatlı
fresa: çilek
bladano: muz
la cuenta: hesap

devam edecek...

17 Nisan 2016 Pazar

GİRONA (İspanya 13)


Girona'ya döndüğümüzde güneş açmış, fotoğraf için daha uygun bir ortam oluşmuştu.



Katalan musevileri 600 yıldan fazla Girona'da yaşamış ama şu anda musevi bir nufus bulunmuyor. Onların bir zamanlar yaşadığı dar sokaklarda yürümeye başladık.


Az sonra kulağımıza bir gitar sesi gelmeye başladı, sese yaklaşınca fotoğraftaki beyefendiyle karşılaştık. Harika müziği dinledim, fotoğraf çekmeme izin verdi, teşekkür ederek, koşarak grubumuza yetiştim.



Girona da, Sevilla ve Toledo gibi filmlere plato olmuş, çok yakında Game of Thrones'un yeni sezon bölümlerinde yine izleyeceğiz.





Sokakları gezerken şehrin ünlü likörlerini satan bir mağaza ile karşılaştık. İçeride meyve şekerlemeleri ve bizim koshelvaya benzeyen, onların Turron dedikleri tatlıyı da satıyorlardı.


Girona, hüzünlü hikayeleriyle, lezzetleriyle, fotografik görüntüleriyle anılarımızda yerini aldı.

Gelecek yazım, İspanya'da ne yenir, ne içilir...


GİRONA ve Salvador Dali Müzesi (İspanya 12)


Barcelona'ya bir buçuk saat uzaklıktaki Girona'ya ulaştığımızda hava kapalıydı. Girona Katalan bölgesinin kuzeydoğusunda yer alıyor, nüfusu 750 bin kadar, yılda 5 milyon turist ağırlıyor. İspanya'nın küçük ama en zengin şehri.


Dali Müzesi'ndeki ziyaret saatlerindeki sıkışıklık nedeniyle Girona'yı daha sonra gezmek üzere, Figueras şehrine yöneldik. Gerçekten bir izdiham vardı, Fransa sınırına yakın oluşu nedeniyle, fransız ziyaretçi akınına uğramıştı.


Önceden rezervasyon yapıldığı için, fazla beklemeden içeri girebildik ama odaları dolaşmak, kalabalık yüzünden zahmetli oldu.


Yukarıdaki tablo, Dali'nin Belleğin Azmi tablosu ama orjinali New York'ta sergileniyormuş.



Ünlü sürrealist ressam, 1904'te Katalanya'da doğar, kaprisli bir çocuk olarak büyür, annesinin ölümünden çok etkilenir...



Çalkantılı bir hayat yaşadı, 1958'e gelindiğinde artık ünlü bir ressamdı. 1939'da general Franco'yu desteklediğini açıkladı, pek çok aykırı düşünce ve davranışı yüzünden, hayatı boyunca tepki çekti.



1989'da kalp yetmezliğinden öldü ve müzenin mahzenine gömüldü...



Pek çok tablosunda, eşi Gala'yı resmetti. Hayatı ve davranışları eleştirilebilir ama resimlerini gördükten sonra sanatını eleştirmek mümkün değil.




Müzedeki bir bölümde de Dali'nin mücevher tasarımları yer alıyor, gerçekten orjinal çalışmalar




Müzeden çıktıktan sonra bir yemek molası verdik ve tekrar Girona'ya geri döndük

devam edecek...

VALENCİA (İspanya 11)


Valencia tarihi çok eskiler doğru uzanıyor, Romalılar tarafından kurulmuş ve İspanya'nın 3. büyük şehri. Köprülerle bezenmiş, düzgün yollara ve botanik güzelliğe sahip güzel bir şehir.




Domates savaşları, sahili, kalesi, düzgün sokakları, tarihi ipek borsası binasıyla ünlü.




Valencia Mercado kapalı pazarı dışı kadar, içi de görülmeye değer, ünlü Valencia portakalı da raflarda.




Valencia'nın ünlü içeceği Hotchata (orçata okunuyor), üstteki bitkinin sütü çıkarılıyor, şeker ve buz eklenip tüketiliyor. (bardağı 2.60 Euro idi) Bağırsakları çalıştırdığı için, bir bardaktan fazla tüketilmemesi gerekiyor.





Seramik müzesinin kapısı... Valencia'da 15-19 Mart arasında dev kuklalar, fallalar (fayya okunuyor) yapılıyor. İnsanlar bu dönemde eğleniyor, okullar tatil ediliyor. Yarışmayı kaybedenler meydanlarda törenle yakılıyor. Yakılmayan bir tanesi Museo Fallero müzesine kaldırılıyor, bu 1934 yılından beri devam ediyor. Ben müzeyi görmedim ama güzel olduğunu duydum, girişi 2 Euro, adresi: Plaza Monteolivete 4460060 (fotoğraf internetten alınmadır)



Yıllar içinde Turia nehri 75 kez taşmış, Valencia'ya (Balensiya okunuyor) çok zarar vermiş, insan kayıpları olmuş. Sonunda nehrin yönünü değiştirip, yatağı kurutmuşlar, o bölgeye de devasa bir park inşa etmişler. Bu parkta, spor salonları, yürüyüş alanları, çocuk parkları, konser salonları ve yukarıdaki fotoğraflardaki Bilim ve Sanat Parkı bulunuyor. Bu parkın içindeki binaların görüntüsü muhteşem. Parkta, opera binası, IMAX sinema salonu, botanik park, bilim müzesi ve Avrupa'nın en büyük akvaryumu Oceanografi bulunuyor. Zamanımız olsaydı akvaryumu gezmeyi çok isterdim.




En üstteki fotoğraf Plaza de la Virgen'deki Turia çeşmesi. Meydanlar, fıskiyeler, palmiyeler yine gözümüzü şenlendirdi.





İsa'nın son yemeğinde kullandığı, üzerine kitaplar yazılan, filmler çekilen Kutsal Kase Valencia Katedrali'nde. Valencia'lılar gerçek olduğunu iddia ediyorlar. Yerel rehberimiz Fernando'nun bir sürpriziydi, gezi programımızda yoktu, sessizce girdik ve yine sessizce çıktık.





Yorucu ama güzel bir gezinin sonunda Valencia'daki otelimize doğru yola çıktık.

Gelecek yazım Girona ve Salvador Dali Müzesi...