11 Mayıs 2013 Cumartesi

Üçüncü Ahmed Çeşmesi, Hürrem Sultan Hamamı



Sultanahmet Meydanı Roma döneminde toplantıların yapıldığı, eğlencelerin, at yarışlarının düzenlendiği, pek çok anıtı barındıran, 30 bin seyirci alabilen büyük bir hipodromdu. Günümüzde Sultan Ahmed Cami, Yerebatan Sarnıcı, Türk İslam Eserleri Müzesi (eski İbrahim Paşa Sarayı), Hürrem Sultan Hamamı, Ayasofya, Padişah Türbeleri, 3. Ahmet Çeşmesi, Alman Çeşmesi ve üç sütunun bulunduğu bir meydan.
Hürrem Sultan Hamamı Mimar Sinan tarafından 1556-1557 yılları arasında, yıkılmış olan Zeuksippos Banyoları yerine yapılmış. 1920'den sonra bazen mahkumların kaldığı bir yer olmuş, bazen kağıt ve  benzin deposu olarak kullanılmış. 1958 yılında onarılmış, 2008'e kadar halı satış mağazası olmuş. Daha sonra Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Fakültesi aslına uygun olarak restore etmiş. Hamam, restoran, cafe bölümlerinden oluşuyor. Şimdi hamamın internetteki sayfasından öğrendiklerimi sıralıyorum. Altın kaplama 160 hamam tası, Ödemiş'te dokunmuş ipek ve pamuk karışımı peştemallar, tamamen zeytinyağlı Edremit sabunları, 48 soyunma odası, masaj ve dinlenme odaları, kuaför, butik, hizmet eden 130 kişi, sıcaklığı 50 dereceye ulaşabilen buhar odaları, köpük masajı, kese servisi... Kısaca sultanlara layık, insanın kendini şımartmak istediğinde gidebileceği  bir mekan. Restoranında narlı kuzu pirzola, beğendili saray köfte, damla sakızlı sütlaç, kaymaklı ayva tatlısı, ev yapımı limonata, Osmanlı şerbetleri gibi lezzetler sunuluyor. Hamam sabah sekizden akşam yirmi ikiye kadar açık.



Üçüncü Ahmet Çeşmesi, Sultan üçüncü Ahmed tarafından bir Bizans çeşmesinin yerine, saray mimarı Kayserili Mehmet Ağa'ya yaptırılmış. Çeşme sekizgen prizma gövdeli, dört tarafında çeşme ve sebiller bulunuyor. Madalyon içindeki Maşallah yazısı, vazolar içinde çiçeklerin olduğu süslemeler, görkemli çatısındaki işçilik ve çeşmeler üstündeki 14 kıtalık kasideyle ünlü. Çeşmenin Ayasofya'ya bakan cephesindeki kasidenin son bölümünde şu yazmakta, "aç besmeleyle iç suyu, Han Ahmed'e eyle dua".

Gezimizin son bölümü Sütunlar ve Soğukçeşme Sokağı'na bir sonraki yazımda yer vereceğim.

10 Mayıs 2013 Cuma

Sultanahmet Cami, Gülhane Parkı, Zeynep Sultan Camii, Ayasofya Padişah Türbeleri

Serin ve bulutlu bir Mayıs sabahı Sultanahmet'e doğru yola çıktık. Gülhane Parkı'na girdiğimizde yemyeşil ağaçların, rengarenk menekşelerin arasından, kuş seslerini dinleyerek, üzerimizde süzülen leylekleri izleyerek parkın diğer kapısından dışarı çıktık.


Gülhane Parkı imparatorluk döneminde Topkapı Sarayı'nın dış bahçesiydi, 163 dönümlük alan 1912 yılında park haline getirilip halka açıldı.


Parktan çıktığınızda yolun karşısında, asırlık ağacın yanında Zeynep Sultan Camii, Hamidiye Sebili ve Çeşmesi bulunuyor. Çeşme, yanındaki büfenin istilasına uğramış, gerçekten üzücü ve çirkin bir görüntüydü.  Cami barok tarzında yapılmış, o yüzden kiliseyle karıştıranlar olur. 3. Ahmet'in kızı Zeynep Sultan'ın naaşı 1912'den 1950 yılına kadar bodrumda kalmış, sonra şu anki yerine yerleştirilmiş. Camide ayrıca Alemdar Mustafa Paşa'nın da tabutu bulunuyor. Alemdar Mustafa Paşa, yeniçeriler isyan edip evini kuşattığında, evini kendisiyle birlikte havaya uçurur. Yeniçeriler cesedini Yedikule Zindanları'na atar, 1900 yılında naaşı camiye defnedilir.


Sultanahmet Meydanı'na vardığımızda Yerbatan Sarnıcı ve Ayasofya önündeki uzun kuyrukları gördük ve camiye doğru yöneldik. Namaz zamanı gelmeden içeriyi gezmek akıllıca olacaktı. Yılda beş milyondan fazla ziyaretçinin gezdiği Sultan Ahmet Cami, Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Mehmet Ağa tarafından yapılmış. Kubbesi 23, 5 metre çapında, 43 metre yüksekliğinde. 20 binden fazla değerli İznik çinisi ve 260 penceresindeki mavi vitrayların güzelliğiyle ünlü. Yabancılar bu yüzden ona mavi cami diyorlar. Cami her gün 09:00-18:00 saatleri arasında ücretsiz gezilebiliyor.


Sonraki durağımız Ayasofya Müzesi Padişah Türbeleri idi. 2009'da ziyarete açılan bölümde beş türbe bulunuyor.
Şehzadeler Türbesi, Mimar Sinan tarafından yapılmış. İçeride 3. Murad'ın dört şehzadesi ve kızının sandukaları bulunuyor.
3. Murat Türbesinde, 3. Murad, karısı Safiye Sultan, şehzadeleri, kızları toplam 54 sanduka bulunuyor.
Birinci Mustafa ve Sultan İbrahim Türbesinde, Sultan birinci Mustafa, Sultan İbrahim, birinci Ahmed'in kızları, dördüncü Murad'ın kızı, ikinci Ahmed'in şehzadeleri, toplam 17 sanduka bulunuyor.
Üçüncü Mehmed Türbesinde, üçüncü Mehmed, birinci Ahmed'in annesi, şehzadeleri, kızları, üçüncü Murad'ın kızı, toplam 26 sanduka bulunuyor.
İkinci Selim Türbesinde, Kanuni'nin oğlu ikinci Selim, eşi, kızı, şehzadeleri, üçüncü Murad'ın şehzadeleri, kızları bulunuyor.
Türbelerin çoğunda kapılar sedef kakmalı abanoz ağacı ve içleri değerli İznik çinileriyle kaplı. Dönemin kuralları gereğince ufak yaşlarda boğdurulan şehzadelerin   sandukalarıyla dolu olmaları insanı hüzünlendiriyor...

Devamı bir sonraki yazımda.

7 Mayıs 2013 Salı

Atatürk Arboretumu (ilkbahar)


Atatürk Arboretumu İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü'ne bağlı, 296 hektarlık alana sahip canlı bir bitki müzesi. Bilimsel araştırma ve gözlem amacıyla kurulmuş. 1990 yılında oluşturulmaya başlanmış, 1996'da ilk dikimler yapılmış, aynı yıl değişik ülkelerden tohumlar istenmiş. Pek çok ülkeden gelen 2000 çeşit bitkiyi, ağacı barındırıyor, yılların emeğiyle oluşturulmuş. Dikilmiş bütün türler etiketlenmiş, etiketlerde Latince ve çoğunda Türkçe isimleri yazıyor.


Burası basit bir park değil yaşayan bir koleksiyon, girişteki mermer havuzdaki meşe palamudu ve meşe yapraklı havuz simge oluşturuyor. Meşe tarih boyunca gücün, kudretin simgesi olmuş, parkta 100 den fazla meşe bulunuyor. Bunlar Türkiye dışında, Amerika, Japonya, Azerbaycan, Meksika, İspanya, Portekiz, Çin gibi ülkelere ait türler.


Arboretum içinde üç gölet bulunuyor, bu göletlerde kuğular, ördekler, su kaplumbağaları yüzüyor. Girişte hemen sağda ilk göletle karşılaşıyorsunuz, nilüferler henüz açmadığından sadece yapraklarını görebilirsiniz; yanındaki yolu takip ettiğinizde ikinci gölete ulaşıyorsunuz. Buraya ulaşmak daha zahmetli olduğundan daha az ziyaretçi alıyor. Buradaki dinginlik ve huzur beni büyüledi. Girişten sola doğru ilerlerseniz üçüncü gölete ulaşıyorsunuz. Yine ördekler ve su kaplumbağalarını izleyebilir, ağaçların arasındaki patikalardan yürüyerek gölün çevresini dolaşabilir, yorulduğunuzda bir banka oturarak çevrenizin güzelliğini izleyebilirsiniz.


Arboretumda yiyecek satışı yok, içeriye sadece su ve bebek maması ile girebilirsiniz.  Alınan önlemlere ve çöp kutularına rağmen yerde bir poşet görmek sinirlendiriciydi. Patikalarda gezinirken buradaki görevli dört kişiden biri olan Fahrettin beyle karşılaştık. Birlikte yürürken ziyaretçilerle ilgili sıkıntılarını anlatıyordu ki o üzücü manzarayla karşılaştık. Önümüzde yerde, göletten çıkarılan ve  doğal olarak bir süre sonra ölen bir  deniz kaplumbağası duruyordu. Onu fotoğrafladım ama buraya eklemiyorum ve söyleyecek söz bulamıyorum...


Genel görünüm haritasından anladığımıza göre parkın en uzak noktasında gözlem kulesi ve karacalar bulunuyordu. Kulenin merdiveni şu anda yeniden yapıldığından o bölgeyi bir sonraki ziyaretimize bıraktık.



Arboretuma köpek girmesine, topla oynamaya, piknik yapılmasına, bisikletle gezmeye izin verilmiyor. Okullar randevu alarak öğrencilerini getirebiliyor, 2011 de 14 bin öğrenci ziyaret etmiş.


Arboretum Belgrad Ormanı'nın güneyinde kalıyor. Özel arabanızla gidecekseniz Kemer otobüs durağından stadın karşısına Kemerburgaz yoluna dönmelisiniz, az ilerde solda karşınıza çıkacaktır. Otobüsle gidecekseniz Taksim'de 42T Bahçeköy otobüsüne binmeli, kemer durağında inmeli, Kemerburgaz yoluna dönüp 500 metre kadar yürümelisiniz. Hafta arası giriş ücreti normal 4 TL, öğrenci 2 TL, otopark ücretsiz. Hafta sonu sadece üyelere açık.



İki yüze yakın fotoğraftan bazılarını ekleyebildiğim Atatürk Arboretumu, doğayla baş başa kalmak, yeşilin ve kuş cıvıltıları arasında bir kaç saat geçirmek için çok güzel bir seçim.

5 Mayıs 2013 Pazar

İron Man 3


Uzun zamandır merakla beklenen filmi bugün izledik. Karakter odaklı bir senaryoya sahip olması sevindiriciydi,  film boyunca bolca kullanılan efektler ve acımasız terörist Mandarin'i canlandıran Ben Kingsley çok başarılıydı. Filmde  Mandarin'e karşı kendini beğenmiş ve karizmatik Tony Stark bu kez zırhından çok aklını kullanmak zorundaydı. Filmde bazı mantık hataları yok değildi ama (Stark'ın elementiyle ilgili örneğin) izleyecekler için fazla spoiler vermeyeyim. İlk film kadar olmasa da ikinci filmden daha iyi bulduğumu söylemeliyim. Görmek isteyenlere iyi seyirler.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Masa Da Masaymış Ha




Adam yaşama sevinci içinde  
Masaya anahtarlarını koydu  
Bakır kaseye çiçekleri koydu  
Sütünü yumurtasını koydu 
 
Pencereden gelen ışığı koydu  
Bisiklet sesini çıkrık sesini  
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu  

Adam masaya  
Aklında olup bitenleri koydu  
Ne yapmak istiyordu hayatta   
İşte onu koydu  
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu  
Adam masaya onları da koydu  
Üç kere üç dokuz ederdi  
Adam koydu masaya dokuzu  

Pencere yanındaydı gökyüzü yanında  
Uzandı masaya sonsuzu koydu  
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür  
Masaya biranın dökülüşünü koydu  
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu  
Tokluğunu açlığını koydu.  
Edip Cansever
(kısaltılmıştır)

13 Nisan 2013 Cumartesi

Emirgan Korusu, Sarıyer


Gazetede 8. İstanbul Lale Festivali'nin açılış haberini okuyunca, hafta sonunu beklemeden, sabahın erken saatlerinde otobüse bindim. Taksim'de arkadaşımla buluşup Emirgan'a doğru yola çıktık. Öğlende koruya vardığımızda, gelmek için hafta içini seçmenin ne kadar doğru bir karar olduğunu gördük. 472 bin metre karelik büyük bir alana sahip koru oldukça kalabalıktı, hafta sonu nasıl olur düşünemiyorum. Korunun bir bölümüne kadar özel aracınızla çıkabiliyorsunuz, otopark ücretleri de fazla değil.


Koru, Emirgan-İstinye arasında bulunuyor, otobüsle gelmeyi düşünenler, Taksim'den Sarıyer yönüne giden otobüsleri kullanıp, Emirgan durağında inerek ulaşabilirler. Ve mutlaka spor rahat bir ayakkabı giymenizi öneririm, çünkü Yıldız Parkı kadar olmasa da dik yokuşları çıkmanız gerekiyor. Bastonuyla yokuşları tırmanan yaşlılar gördüm. Siz de mis gibi Boğaz havasını içinize çekerek bu renk cümbüşünün içine dalabilirsiniz.


Koru  önceleri Feridun Bahçeleri olarak anılıyormuş. 1871-1878 yılları arasında içine üç köşk yapılmış. 1943'te zamanın belediye başkanı Lütfü Kırdar kamulaştırarak halka açmış, şu anda Beltur'un işletiminde, 2006'dan beri her yıl Nisan ayında Lale Festivali düzenlenmekte. Bu yıl 270 değişik türde 14 milyon 420 bin lale soğanının dikildiğini öğrendim. İstanbul'a çok yakışan laleleri, erguvan ağaçlarını, 120 den fazla ağaç türünü, yukarılara çıktıkça daha da fazla görebileceğiniz Boğaz manzarasını izlemek için, ister ailenizle, ister sevgilinizle ya da arkadaşınızla gidebilirsiniz. Ressam İsmail Acar'ın Tulip İstanbul sergisini de 30 Nisan'a kadar görebilirsiniz.


Koru'da  Sarı, Pembe ve Beyaz, üç köşkte de kafe hizmeti bulunuyor. Sarı Köşk'ün önündeki kuğu ve ördeklerin yüzdüğü gölet insanın içini açıyor. Dilerseniz Sarı Köşk'te kahvaltı edebilir, öğleden sonra açık büfesinden faydalanabilirsiniz. Fiyatlar oldukça uygun. Örneğin serpme kahvaltı 17,5 TL, Levrek Izgara 19,5 TL,  Kremalı Sebzeli Badem Çorbası 4,75 TL, pastalar 7,5 TL, Türk Kahvesi 4TL.


Sarı Köşk'ün tavan ve duvarlarındaki , lale, karanfil, gül, yasemin figürlerini, geometrik kompozisyonları, sedef, fildişi, altın, gümüş süslemeleri, dış cephedeki el oymalarını çok beğendim. Sarı ve beyaz kullanılarak, büyük bir kuş evini andıracak şekilde dekore edilmiş.


Üst katında üç oda ve bir salon, altta dört oda, hol ve mutfak, ayrıca bodrum katı bulunuyor. Osmanlı padişahları, şehirdeki pek çok köşk ve kasırda, bazen bir mevsim bazen bir kaç gün kalır ya da yabancı misafirleri ağırlarmış.



Pembe Köşk iki katlı, üç kapısı bulunuyor. Alt kata mutfak, banyo, tuvalet, üst kata salon, beş oda, iki de sandık odası yapılmış.


Emirgan Korusu'nu gezmeden önce, doğrusu bu kadar çeşit ve renkte lale olduğunu bilmiyordum. Korunun içinde bir çiçek satış noktası da bulunuyor, buradan bahçeniz ya da balkonunuz için çeşitli çiçekler satın alabiliyorsunuz. Koruda pek çok yere piknik masaları koyulmuş, çeşmeler ve diğer ihtiyaçlar düşünülmüş. Çocuklar için çocuk parkları ve biraz büyük çocuklar için ilginç bir tırmanma platformu var. Korunun değişik noktalarında, havuz ve göletlerin kenarlarında pek çok bank ve üstü kapalı kamelyalar da bulunuyor. Çevredeki çok sayıda görevli size yardımcı olmaya hazır ve piknik için ayrılmamış çimlere girenleri de sürekli uyarıyorlar.




İnsanın en mutlu olduğu anların, doğanın içindeyken olduğuna inanıyorum. Emirgan Korusu, büyük şehirde yaşamanın nimetlerinden faydalanırken, yüklendiğimiz stresi atmanın en güzel yerlerinden biri.

5 Nisan 2013 Cuma

26 Temmuz, Iron Maiden İstanbul'da



26 Temmuz saat 14:00, yer BJK Stadyumu, Maiden bir yıl aradan sonra yine İstanbul'da! 21 Haziran 2012'de başladıkları tur programı içinde İstanbul da bulunuyor. Tur boyunca 52 şov gerçekleştirip,  Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avrupa'da yeni eklemeler olmazsa 14 ülke dolaşacaklar.

Sahnedeki 53-60 yaş arasındaki bu genç grupla beraber coşmak, şarkılarına eşlik etmek için gün saymaya başladım bile. Bruce, Steve, Adrian, Dave, Janick ve Nicko ile yeniden buluşmanın heyecanı sardı beni ve sevenlerini. Geçen konserlerinde mekan ufak olduğundan fanların bir kısmı dışarıda kalmıştı, bu sene konserin stadyumda olması bu yüzden sevindirici. Eminim yine bir enerji patlaması yaşanacak ve iki saat boyunca muhteşem bir şov izleyeceğiz.  Set liste baktığımızda 1980- 1993 yılları arasındaki hit parçaları görüyoruz. Merak edenler için konser set listi şöyle:

Intro
Moonchild
Can I play with madness
The prisoner
2 minutes to midnight
Afraid to shoot strangers
The trooper
The number of the beast
Phantom of the opera
Run to the hills
Wasted years
Seventh son of a seventh son
The clairvoyant
Fear of the dark
Iron maiden
Aces high
The evil that men do
Running free

Biletler Biletix'te 110-320 TL arasında satışta.

Konserde görüşürüz!