30 Kasım 2012 Cuma

Bizi Leylekler Getirdi

Anayasanın 17. maddesinde bireyin maddi-manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı olduğunu yazar. Bu, cinselliği bir başkasına zarar vermeden kullanma hakkını da içerir.

Hepimiz cinsel kimliğimizle doğuyoruz; bu demektir ki silahla oynayan çocuk erkek, bebekle oynayan çocuk kız olmaz. Dünyayı tanıma merakıyla birlikte, kendi bedenimizi tanıma isteği çocuk yaşlarımızda oluşmaya başlıyor. Bilim insanları, anne-baba, çocukların bu konudaki sorularına mutlaka cevap vermeli ve sorular karşısında sert tepkiler vermek kadar, sessiz kalmak da bireyin ilerideki hayatını etkilemektedir diyor. Bu durumda çocuk aileden öğrenemediklerini başka kaynaklardan öğrenme yoluna gidiyor, bu yanlış bilgiler anlamına gelebiliyor ve bu bilgiler yetişkin cinsel hayatını etkileyebiliyor.
Cinsellik hakkında konuşmak, seks hakkında konuşmak değildir. Ayıp, günah ve yasaklarla büyüyen çocukların hayatında, "yasaklanan her davranış dozu artarak devam eder" ilkesi işlemeye başlıyor.

Artık erkek çocuklarda sünnet yaşının bile sorunlara neden olabileceğini ve erken çocukluk deneyimlerinin, gelecekteki davranışları belirleyen en önemli unsur olduğunu biliyoruz. Bilim insanları ataerkil toplumlarda, babanın rolünün çok önemli olduğunu vurguluyor. Babanın olmayışı ya da uzakta oluşu, erkek çocukların toplumsal ve psikolojik gelişiminde olumsuz etkiler yapabiliyor.

8 Kasım 2012 tarihli bir gazetede cinsel suçların dokuz yılda yüzde dört yüz arttığı yazıyordu. Cinsel suç işlemiş hükümlüler arasında yapılan araştırma sonuçları suçun işlenmesinde şu etkenlerin büyük rol oynadığını göstermiş: aile içi şiddet, psikolojik nedenler, toplumun erkeği her zaman güçlü ve haklı gösteren değer yargıları, kadının ikinci sınıf birey olarak görülmesi. Suçun tekrarlanması cezaların engelleyicilikten uzak olduğunu göstermekte, olması gereken suç oluşmadan önlem almak.

Hiç yorum yok: