15 Aralık 2013 Pazar

Hobbit- Smaug'un Çorak Toprakları


Serinin ikinci filmi sonunda vizyona girdi ve ben cumartesi günü uzun bir kuyrukta bekledikten sonra izleyebildim. Bilbo Baggins, Gandalf ve cücelerin ikinci macerasını izlemek için sinema tutkunları uzun kuyruklar oluşturmuştu.





İzleyecekleri düşünerek yazımda filmle ilgili ipuçları vermeyeceğim. Film ilkine göre süre olarak daha kısaydı, karakterler oturmuştu. Aksiyon ve mizah dozu seyirciyi memnun edecek dozdaydı. Özellikle Smaug'un olduğu sahneler ve nehir sahnesi oldukça başarılıydı. Peter Jackson filmin ilk dakikalarında sürpriz yaptı yine ;)



İyi bir sinema izleyicisi olarak filmi teknik olarak mükemmel buldum. İkinci sıraya senaryoyu ve yönetmeni koyabilirim. Filmin sonundaki "I see fire" adlı güzel parçayı ayrı yere koyarsam, müzik açısından zayıftı.


Son olarak film hakkında bazı sayısal bilgiler aktarayım. Karakterlerden Beorn'un evi 6 haftada hazırlanmış. Kullanılanlardan bazılarına gelince:
Yüz protezleri için 4 ton silikon
752 adet peruk
263 sakal
Bilbo için 100 den fazla hobbit ayağı
11 bin 862 protez
Smaug'un mağarası için 170 bin altın kaplama para...

Bir sonraki film "There and Back Again" için maalesef bir yıl beklememiz gerekiyor. Bu tarz filmlere ilgi duyanlara Hobbit 2 yi kaçırmayın derim, gidecek olanlara şimdiden iyi seyirler.

7 Aralık 2013 Cumartesi

Fırın İstanbul


Fırın İstanbul, Beylikdüzü Gürpınar'da, altı bin metre karelik kapalı alana sahip tesislerinde, Nisan 2011 den beri üretim yapmakta. İlk şubesini Beylikdüzü'ne açtı, gün geçtikçe şubeleri çoğalıyor. Firma beş yıldızlı otellere de ürün vermekte.
Ürünleri kaliteli ve lezzetli.






Soğuk bir kış gününde mekanda sıcak lezzetler tattık. Farklı zamanlarda tadına baktığımız çilekli puf, ıspanaklı dereotlu börek, patatesli kıymalı börek, tahinli kurabiye, çilekli pasta, Türk kahvesi, hepsi çok lezzetli. Ortam ferah, servis hızlı ve elemanlar ilgiliydi. Hesap olarak da makul bir bedel ödüyorsunuz; ürünleri her zaman taze, temiz, lezzetli.







6 Aralık 2013 Cuma

Söz


Aynada başka güzelsin
Yatakta başka
Aldırma söz olur diye
Tak takıştır
Sür sürüştür
İnadına gel
Muhallebiciye
Söz olurmuş
Olsun
Dostum değil misin

Orhan Veli Kanık

20 Kasım 2013 Çarşamba

Cinayet Saati

Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
Demirlemişti, eli kolu bağlıydı, ağlıyordu
Dört bıçak çekip, vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu

Cinayeti kör bir kayıkçı gördü
Ben gördüm, kulaklarım gördü
Vapur kudurdu, kuduz gibi böğürdü
Hiç biriniz orada yoktunuz

On üç damla gözyaşını saydım
Sarhoştum, Kasımpaşa'daydım
Üzerime yüklediler bu işi
Vapuru onlar vurdu, ben vurmadım
Cinayeti kör bir kayıkçı gördü

Attila İlhan (kısaltılmıştır)

15 Kasım 2013 Cuma

Zincirsiz


Zincirsiz (Django Unchained) Amerikan iç savaşı öncesi güney bölgesinde geçiyor. Köle Django'nun ödül avcısı Dr. Schultz ile karşılaşmasıyla başlıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bir Tarantino klasiği ve bolca şiddet sahnesi içeriyor. Şiddet dolu filmleri izlemesem de, 2 saat 40 dakikalık filmde sıkılmadım. Senaryo sağlam, oyuncu kadrosu iyi ( Jamie Fox, Christoph Waltz, Leonardo di Caprio, Samuel Jackson). Film müziklerini de çok beğendiğimi eklemeliyim, kısaca usta işi bir spagetti western.

14 Kasım 2013 Perşembe

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi-Ahmet Ümit


Ahmet Ümit'in bir yıl araştırma bir yıl da yazma sürecinden sonra ortaya çıkan Beyoğlu'nun En Güzel Abisi romanı yine bir cinayetle başlıyor. Bu yazarın okuduğum beşinci romanı. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle başladığım kitapları bende kısa zamanda alışkanlık yarattı. Polisiye roman okumayı severim ama yazarla karşılaşana kadar hiç yerli polisiye okumamıştım. Derin tasvirleri, kadının bu ülkedeki sıkışmışlığının anlatımı, tekrar tekrar okuduğum konuşan ağaçlar bölümü, Gezi Direnişi saptamaları, Tarlabaşı'nda geçen romanı en sevdiklerim arasına yerleştirdi.

Serenad-Zülfü Livaneli


Zülfü Livaneli'nin 3 yıl üzerinde çalıştığı, ölümsüz bir aşkı tarihi gerçeklerle örerek anlattığı roman Serenad, son yıllarda okuduğum en güzel romanlardan biri. Kurgu her zamanki gibi çok başarılı, buna Livaneli'nin akıcı yazımı da eklenince, ortaya okuma listenizin üst sıralarına eklenecek bir roman ortaya çıkmış. Şu an raflarda son romanı Kardeşimin Hikayesi olsa da okumayanlar için Serenad'ı da tavsiye ediyorum.

5 Kasım 2013 Salı

Atatürk Arboretumu (sonbahar)


Mayıs ayında ilk kez gittiğimiz Atatürk Arboretumu bizi öyle etkiledi ki, sonbaharda tekrar gitmek için gün sayıyorduk.



Tahmin ettiğim gibi Arboretum sonbahar renklerine bürünmüştü, Kasım ayının bu güneşli gününde bize huzuru sunuyordu.



Arboretumdaki yiyecek içecek satışı yasağı sürüyor, iyi ki de sürüyor, buna rağmen bir iki yerde (çöp kutuları olmasına karşın) yere atılmış mendil gördük.



Yanınıza sandviç ve su almanız, spor rahat bir ayakkabı giymeniz yeterli, daha sonra kendinizi doğanın kucağına bırakın.



Giriş 4 TL, Sarıyer'e yakınsanız zaman kaybetmeden bu güzel yerin keyfini çıkarın derim, yolu göze alıp giderseniz yorgunluğunuza değecektir.





Daha önceki Atatürk Arboretumu yazım:

 http://keyfitemmuz.blogspot.com/2013/05/ataturk-arboretumu-saryer.html




Fotoğraflar kullanıma açık değildir...

9 Ekim 2013 Çarşamba

Gap Turu Gaziantep (son gün)


Gaziantep, Mezopotamya ve Akdeniz arasındaki bereketli topraklarda kurulmuş. Tunç çağından başlayarak pek çok medeniyet bu topraklardan geçmiş bu nedenle Gaziantep, uygarlık tarihine yön veren bir şehir.


Kentin ekonomisi güçlü. Şehirde bir yanda alışveriş merkezlerini, modern binaları görüyorsunuz diğer yanda eski Antep çarşılarını.


Öğlen yemeğinin ardından bir sedef imalathanesini gezdik ve konuyu uzmanından dinledik.


İkram edilen zahder çaylarını içtikten sonra, Medusa Cam Eserler Müzesi'ne gittik, toplu fotoğraf çekiminden sonra serbest zamanda eski çarşıyı, Gümrük Han'ı gezdim, Gümrük Han'da ilginç bir kahve yapıyorlar. Kahve fincanda pişiyor ve yarısı açık renk yarısı koyu renk, içtiğinizde de tadları farklı, ama ben kahvemi Tahmis Kahvesi'nde içtim, menengiç kahvesi, öğrendiğime göre Tahmis, kahve dövülen yer demekmiş. Ben yiyemedim ama Gaziantep'in bir de katmeri var, içinde kaymak ve fıstık bulunuyor, şehri ziyaret edenler için güzel bir tad. Daha sonra İmam Çağdaş'ta arkadaşlarla buluştum, hep birlikte kalenin yakınındaki kahvede otobüs saatimizi bekledik.


Havaalanında işlemlerimiz bitip dönüş uçağımıza binerken herkes "iyi ki bu tura katılmışız" diyordu. Çok erken saatlerde güne başlamış, binlerce yol katetmiştik ama rehberlerimiz sayesinde öğrendiklerimiz, gördüklerimiz, çektiğim yüzlerce fotoğraf, aldığım notlar, tadına baktıklarımız her şeye değmişti.


Kendi adıma konuşmam gerekirse yüzyıllara meydan okuyan eserlere hayran kaldım, bir şehirde kırmızı ışıkta duran arabalara yaklaşıp dilenen kadını görünce üzüldüm, krallıkların hikayelerini dinlerken insanın hırslarının, kibrinin aslında hep aynı olduğunu bir kere daha gördüm, aşkın gözleri nasıl kör ettiğini, erkeğin ve kadının zayıflıklarının hiç değişmediğini, kısaca tarihin bizi bize anlattığına bir kez daha şahit oldum. Mardin'in farklı dinlerin bir arada nasıl yaşayabileceği konusunda verdiği ders, bu gezinin önemli derslerinden biriydi. Farklılıkların bir şehri nasıl zenginleştirdiğine hepimiz şahit olduk. Dilerim uzun yıllar hep barış içinde yaşarlar ve diğer yerler de bu güzel şehir gibi örnek olurlar.

8 Ekim 2013 Salı

Gap Turu Zeugma Mozaik Müzesi


Zeugma Antik Kenti M.Ö 300 de Büyük İskender tarafından kuruldu, Romalı komutan Pompeius, kenti Kommagene kralı I. Antiachos'a verdi, adı köprü anlamına gelen Zeugma oldu, M.S 256'da Sasaniler kenti ele geçirdi ve yakıp yıktı. Birecik Barajı suları altında kalacak bölümün çoğu kurtarılarak Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ne taşındı. Müzede şu anda gördüğümüz kalıntıların yüzde otuzu, kazı çalışmaları halen devam etmekte.



Antik kent Nizip ilçesi, Belkıs Köyü sınırları içinde yaklaşık 20 dönümlük bir alanı kaplıyor. Zeugma 80 binlik nüfusuyla döneminin en büyük kentlerinden biriydi.





Antik kentte bulunan 100 bin mühür baskısı ayrıca Türkiye'ye dünya rekorunu getirdi.





Kazılarda bulunan Roma villalarının tabanlarını, havuz tabanlarını süsleyen rengarenk mozaikler sanat harikası. Mozaiklerdeki taşların hepsi doğal renkelrinde, hiç bir boya maddesi kullanılmamış. Kazılar tamamlandığında Zeugma Müzesi dünyanın en büyük mozaik müzesi olacak.





Zeugma'da bulunan diğer önemli bir eser, bronz bir Mars (Ares) heykeli. Sadece duvar resimlerinin bakımları için 100 milyar lira harcanmış ve 7 ay uğraşılmış. Müzenin şu anki halini alması bile büyük emek ve büyük paralar gerektirmiş.




Fotoğraflar çok düzgün olmadığı için üzgünüm çünkü kısa zamanda adeta koşarak çekilmiş fotoğraflar. Müzede rehberimizin çabasıyla Zeugma ile ilgili bir kısa film de izledik ve müzede sadece Çingene Kız Mozaiği karanlık bir odada sergileniyor, tek sıra girip flaşsız fotoğraf alabiliyorsunuz. Müze çıkışında hediyelik eşya satan bir mağaza var oradan da dilerseniz alışveriş yapabilirsiniz, örnek olması açısından bir magneti 4 liraya aldığımı söyleyeyim.