14 Eylül 2014 Pazar

Bursa - Birinci Bölüm


Bursa'nın ufak tefek taşları
Keman olmuş o yarimin kaşları
Bir omuzdan bir omuza saçları...

der bir Bursa türküsü. Ailemle bir kaç gün için İstanbul dışına çıkma isteğimiz vardı, İstanbul'a yakın yerleri araştırdık ve Bursa'ya gitmeye karar verdik.


Otobüs ve feribot yolculuğundan sonra, öğleden sonra iki civarlarında Bursa otogarındaydık. Bursa merkeze daha çabuk ulaşmak için bir taksiye bindik (merkeze 32 TL yazdı). Koza Han'a yakın otelimize eşyalarımızı bıraktıktan sonra, midelerimizden gelen sese kulak verip, Koza Han'a doğru yürümeye başladık. Bursa merkezde trafik oldukça yoğun ve ben şehri beklediğimden daha kalabalık buldum, doğudan da çok göç almış. Bindiğimiz dolmuş ve taksi şöförleriyle sohbetlerimde bundan çok memnun olmadıklarını anladım.


Trafik ışıkları çoğu caddede bulunmuyor. İnsanlar arabaların yavaşladığı zamanlarda karşıya geçiyor ya da sık olarak yapılan alt geçitleri kullanıyor; biz tabi ki ikinci seçeneği kullandık. Her alt geçitte dükkanlar sıralanıyor, ayakkabı, çanta, örtü dükkanları ağırlıkta.


Karşıya geçip Koza Han'ı bulduk, avlu ağaçlarla çevrili, sakin, çay, kahve içilecek güzel bir yer, çevresinde de bir kaç gümüş dükkanı bulunuyor. Biz o gün oturmak için hemen yanındaki Çınar Cafe'yi seçtik. Dumanı üstünde gözlemeler ve buz gibi ayranlardan sonra kendimize geldik.



Gittiğimiz gün Bursa'nın düşman işgalinden kurtluşu olduğundan her yerde kutlamalar yapılıyordu. Tarihi kıyafetler içindeki kişiler, gaziler, konserler her biri günümüze renk kattı.


Sonraki durağımız Koza Han'ın yanındaki Ulu Cami'ydi. Fotoğraftaki şadırvan 1399' da yapılan caminin içinde yer alıyor.


Tarihi merdivenlerden yukarı çıkınca ipekten ürünler satan onlarca dükkan sıralandığını görüyorsunuz. Kumaşların renklerine, desenlerin güzelliğine, verilen emeğe hayran kaldım. Ürünler 15 Tl den başlayıp 100 Tl nin üzerlerine kadar çıkıyor. Yolunuz buraya düşerse mutlaka uğramanızı öneririm. Özellikle bir dükkanda ipek üzerine resim yapan bir beyefendi vardı. Tanışmak sohbet etmek, izin verirse fotoğraf çekmek için içeriye girdim. O gün tansiyonuyla ilgili rahatsızlığı olduğunu görünce konuşamadım, geçmiş olsun diyerek çıktım.


Yukarıdaki fotoğraf tarihi belediye binası, Atatürk'ün o ünlü zeybek oyununu oynadığı bina.


Bursa hanlar ve çarşılar cenneti, akşam yemeğine kadar bir handan diğerine gezdik, sonra bir dolmuşa atlayıp kent meydanına doğru yola çıktık. Dolmuşlar burada dört yolcu alıyor ve kişi başı 1,75 TL ödüyorsunuz, oldukça uygun.


Akşam yemeği için internette araştırma yaparken pek çok kişinin önerdiği Uludağ Kebap'ı seçtik (kent meydanı AVM'nin girişinde). Kebabın porsiyonu burada 23 TL ama lezzet bu parayı vermenize değiyor. Mekan temiz, çalışanlar kibar, ilgili.


Aynı gün İstanbul'dan gelip şehre karışmak bizi yormuştu. Yemekten sonra Heykel semtinde, İç Koza Han'ın avlusundaki İnci Cafe'de, İlyas beyin kor ateşinde pişirdiği akşam kahvelerimizi içip, otelimizde dinlenmeye çekildik. Sabaha enerji dolu olmalıydık, çünkü ertesi gün programımız oldukça yoğundu...

Hiç yorum yok: