6 Ağustos 2013 Salı

İkinci Bozcaada Tatili


Bir ay arayla Bozcaada'ya ikinci kez gittim, bu kez ailemle. Aynı pansiyonda yer ayırttım, tekrar Osman bey ve Hadiye hanımı görmek, kahvaltıda Hadiye hanımın lezzetli reçellerine kavuşmak güzeldi.


Bu kez su soğuk da olsa denize girebildim. İncecik kumu, tertemiz suyuyla Ayazma Plajı harika bir yer.


Bu gidişimde ada yaşamıyla ilgili daha çok şey öğrendim, Rum komşuların farkına vardım. Seksen yaşını geçmiş madam Atina'yı, Maria'yı, oğlu Dimitri'yi tanıdım. Bayramda Türk komşularını kutladıklarını, Paskalya'da ziyarete gelen Türk komşularına doldurdukları oğlağı ikram ettiklerini, süt ve göceyle (kepeği alınmış buğday yani bizim aşurelik buğday) tatlı tarhana yaptıklarını anlattılar.


Adada yiyebileceğiniz Türk ve Rum yemekleri, mezeler, kilise ve cami, her şey iç içe geçmiş hayatları anlatıyor.


Tam sezon olduğu için ada daha kalabalıktı, hafta sonu araba trafiğinden merkezde karşıdan karşıya geçmek bile zorlaştı. Bayramlarda daha da fazla turist olduğunu öğrenince doğrusu endişelendim. Sakinliği doğallığıyla tercih edilen adanın, bu kadar nüfusu kaldırmayacağını ve cazip olmaktan çıkacağını düşünüyorum. İstanbul'un trafiğinden karmaşasından kaçmış biri olarak o yoğunluğun hoşuma gittiğini söyleyemeyeceğim.


Sabahları kargaların sesiyle uyandığım, sokakları kedilerle paylaştığım, kahvaltıda mis gibi zeytinyağına ekmek bandığım, çarşamba pazarından çeşit çeşit ot seçtiğim, dışarı çıktığımda esnafıyla, yaşayan halkla günaydınlaştığım bir Bozcaada'yı tercih ederim.
Osman beyin "yarı adalı oldunuz" sözü kulaklarımda dönüş hazırlığına başladım.


Adadan ayrılırken feribotun arkasından son kez Bozcaada'ya bakarak bu fotoğrafı çektiğimde; içimde hem özlediğim evime gitmenin sevinci hem adadan ayrılmanın hüznü vardı...

Hiç yorum yok: