5 Ekim 2013 Cumartesi

Gap Turu, Adana, Antakya

İstanbul'dan kalktıktan yaklaşık bir buçuk saat sonra uçağımız Adana'ya inişe geçti. Dakikalarca uçağın penceresinden tarlaları ve sulama kanallarını izledim.


Adana'daki ilk durağımız ünlü Ulu Camiydi, cami 16. yüzyılda Ramazanoğulları zamanında yapılmış. Caminin batı kapısı üzerinde yılan kabartmaları ilginç, taş işçiliği mükemmel, günümüzde de ibadet için kullanılmakta. Hemen yanındaki mütevazi mekanda çay, simit molası verip yol yorgunluğunu atıyoruz ve Taş Köprüye doğru yola çıkıyoruz. Ana yola çıkıp sola döndüğümüzde  Taş Köprü ve hemen arkasındaki Sabancı Camii'ni görüyoruz. Taş Köprü Seyhan Nehri üzerinde yapılmış, Roma dönemine ait bir yapı. 310 metre uzunluğunda ve dünyada hala kullanılan en eski köprü. Köprüyü bir uçtan diğer uca geçip tekrar otobüsümüze biniyoruz.



Rehberimiz Bülent bey turumuzun ilk bilgilerini vermeye başlıyor ve otobüsümüz Antakya'ya doğru yol alırken radyoda Ali Paşa türküsü çalıyor. "arpa ektim biçemedim, bir düş gördüm seçemedim"... Türkiye'nin en verimli arazilerinden biri olan Amik Ovasını geçiyoruz.  İlk durağımız Saint Pierre Kilisesi
 restorasyonda olduğundan Antakya Mozaik Müzesi'ne yöneliyoruz. Önceden bizim için çıkartılan müze kartlarımızla kolayca müzeye giriş yapıyoruz. Müze şu anda taşınma aşamasında o yüzden eserlerden bazılarını görebilme şansımız oldu.



Öğle yemeğimiz Harbiye Şelalesindeki Boğaziçi Restorant'da. Ben tercihimi Aşir ve Künefe den yana kullandım. Aşirin ana malzemesi dana eti ve buğday. Masayı paylaştığım dört tur arkadaşım karışık bir tabak, salata, tarator, künefe ve biberli humus siparişi verdiler. Yediğimiz her şey gerçekten çok lezzetliydi.


 Girişte bir de dokuma üzerine hediyelik eşya mağazası var, ipek ve pamuk malzemelerden üretilmiş eşyaların fiyatları normal, buradan havlu, sabun ya da şal alabilirsiniz. Daha sonra aşağıya doğru biraz indiğinizde sağda ve solda akan şelaleyi görüyorsunuz. Sıcak havada suyun serinliği insana iyi geliyor. Şelale önceden bir bütün halinde akıyormuş, daha sonra ortasından dar bir yol geçirip ikiye ayırmışlar, yol boyunca sağda ve solda hediyelik eşya mağazaları var ama ben orjinal bir şey görmediğim için alışveriş yapmadım. Asıl sözünü etmek istediğim, yoldan aşağıya doğru inerken yandaki yiyecek satan mekanlardan gelen dumanın ne kadar rahatsızlık verici oluşu. Bence şelalenin ortasından yol geçirerek çok yanlış yapmışlar.


Böylece turumuzun ilk gününü tamamladık ve geceyi geçireceğimiz Gaziantep Tuğcan Otel'e doğru yola çıktık.


Hiç yorum yok: