8 Ekim 2013 Salı

Gap Turu Mardin


Turumuzun beşinci gününde Gaziantep Hilton'dan kahvaltı sonrası çıkışımızı yapıyoruz ve Mardin'e doğru yolculuğumuz başlıyor. Mardin turun en önemli duraklarından biri, adını Süryanice büyük hisar anlamına gelen "merdo" kelimesinden almış. Kent Mezopotamya'dan geçen ünlü İpek Yolu üzerinde bulunuyor ve yüzyıllar boyunca Araplar, Moğollar, Mısırlılar tarafından işgal edilmiş. Baskın dil Arapça. Mardin evlerinde, cami ve medreselerdeki taş işçiliği görülmeye değer. Şehrin dar sokaklarında eşekler çalışıyor, çöpleri bile belediyenin kadrolu eşekleri topluyor. Mardinliler evlerinin damına güvercin sevgileri nedeniyle buğday koyuyor.







Yol boyunca yine o üst üste konan taşları gördüm, rehberimize bunların özel bir anlamı olup olmadığını sordum. Ailesinde hasta olanlar bunu yaparak hastanın iyileşmesini dilermiş, bu taşları bozanın ise hastalığa yakalanacağına inanılırmış.


Mardin sokaklarında kilisenin yanında cami, manastırın bir sokak altında medrese bulunuyor. Her din hoşgörü ve barış içinde yaşıyor.  Mardin Ulu Cami ve Şehidiye Medresesi de görülmeye değer. Mardin'de çarşıdan mücevher dışında yabani fıstık yağından yapılmış bıttım sabunu, cevizli sucuk ya da badem şekeri alabilirsiniz. Bir de çarşıda torbalar içinde kavrulmuş ekmek ve şehriye satılıyordu, bana ilginç geldi.




Eski Mardin evleri özel bir yapıya sahip, Birinin çatısı diğerinin terası olacak şekilde yapılmış. Kapıların üzerinde iki tokmak var, biri kadınlar diğeri erkekler için. Kapıyı çalan kadınsa kapıyı kadın, erkekse erkek açarmış. Evlere akrepten korunmak için muskalar asılmış ve hava akımını sağlamak için evlerin altlarına geçitler açılmış, bunlar aynı zamanda diğer sokağa kolay geçişi sağlıyor.


Mardin Kalesi kayalık bir zemin üzerinde, Mezopotamya topraklarına hakim bir şekilde yükseliyor. 975-976 yıllarında yapılmış, ovadan 1200 metre yükseklikte, genişliği 30-150 metre.
Güneydoğu Anadolu platolardan oluşuyor, Dicle ve Fırat nehirleri bu platoları suluyor. Gap projesiyle, barajlar ve yapılan yatırımlar sonuçlarını vermeye başlamış, bölgenin çehresi değişmeye başlamış.



Bağdadi'deki yemekten sonra Mardin'in labirenti andıran sokaklarında dolaştık, Mardin Müzesi'ni gezdik. Bir kısmımız rehberimizle kaleye doğru geziye devam etti, biz çarşıda kalmayı tercih ettik. Mardin'den ne alınıra gelince, telkari denen takılar, el yapımı ayna, tepsi, kilim, halı, tahta oymacılığı eşyalar, şahmeranlı bakır tabak, baharat, şallar, kuruyemişçilerden farklı tatlar alınabilir.


Yemek olarak, sembusek(kapalı lahmacun), kaburga dolması, kebaplar, kuzu incik, peynir helvası, mahluta(mercimek çorbası) yenebilir. Cumhuriyet Meydanı'ndaki kahvede asir adında soğuk bir içecek yapıyorlar. İçinde meyan kökü, tarçın, zencefil, limon kabuğu rendesi ve değişik baharatlar var. Sıcak havada serinlik veren lezzetli bir içecek, öneririm. Başka bir önerim, Ulu Cami karşısındaki Mezopotamya Otantik Cafe, burada kahvenizi içerken Mezopotamya manzarasını izleyebilirsiniz. Mardin'e gitmek için en uygun zaman İlkbahar ve Sonbahar. Bütün bir gün Mardin'deyiz diye sevinmiştim ama oraya gittiğimde gördüm ki Mardin'i tam olarak tanımak için bir gün yetmiyor, umarım bir daha görme şansını yakalarım.

Hiç yorum yok: