25 Nisan 2014 Cuma

İtalya Turu IV: Roma


Bütün yollar Roma'ya mı çıkar bilemem ama çarşamba günü bizim yolumuz Roma'ya çıktı. Roma, Tiber nehrinin böldüğü, tarihi, kalabalık, gürültülü ama çekici şehir. Şehir merkezinde yeni bina bulunmuyor, her yer tarih kokuyor. İstanbul gibi yedi tepesi olan şehrin altında 2800 yıllık bir tarih yatıyor. İlk durağımız Colosseum'a doğru ilerlerken, bu zengin tarihin gün ışığına çıkarılmış bölümlerini hayranlıkla izledim.



Colosseum bildiğiniz gibi Roma İmparatorluğu'nun inşa ettiği en büyük arena. M.S 80 de tamamlanmış, elli bin kapasiteli görkemli bir yapı, bilet alarak içini de gezebiliyorsunuz.





Piazza Venezzia yani Özgürlük Meydanı'nda maalesef Düğün Pastası denilen büyük bir yapı var. Meydanı neredeyse kaplamış, pek çok İtalyan da bu yapıyı sevmiyor, hatta yıkılmasını isteyenler bile olduğunu okudum. Ben sadece yapının üstündeki tanrıça Viktoria'nın atlı araba süren heykellerini beğendim. Sanat uzmanı değilim ama gerçekten göze kötü görünüyor, fotoğraflamak bile istemedim.


Trevi Fountain yani klasik anlamda Aşk Çeşmesi'ne gelince. Ben çeşmeyi büyük bir meydanın ortasında hayal etmiştim, oysa ufak bir alana sıkışmış. Kalabalık da bu alana sıkışmış doğal olarak, o kadar kalabalıktı ki, uzaktan net bir fotoğraf almak mümkün olmadı. Eser heykeltraş Nicola Selvi'ye ait, ortada deniz tanrısı poseidonun heykeli bulunuyor ve 26 metre yüksekliğinde, 20 metre genişliğinde. Kalabalığa aldırmadan, her zamanki gibi, bir yer bulup suyun sesini dinleyerek bu devasa eseri izledim. İnsanın sanatla buluştuğu bu gibi anlar ruhu dinlendiriyor.




Roma'ya gelip İspanyol Merdivenleri'ne uğramadan olmaz derler. Üstte Trinita Kilisesi'ne kadar uzanan merdivenler yine kalabalıktı, havalar ısındığında buradaki kalabalığı düşünmeden edemedim. Merdivenlerden inip aşağıya doğru devam ettiğinizde, buranın ünlü markalarla dolu Via del Corso caddesine ulaşıyorsunuz.



Roma'da görülmesi gereken diğer bir yer Piazza Navona'daki Bernini'nin Dört Nehir Çeşmesi (Fontana della Baraccia). Şehrin her yanında Bernini'nin heykel ve çeşmelerini görebilirsiniz. Meydanda pek çok kafe var, burada bir yorgunluk kahvesi de alabilirsiniz. Ben görmedim ama gece de meydanın çok güzel olduğunu duydum.
Şehirde ücretsiz gezebileceğiniz sergiler de var, örneğin biz oradayken Frido Kahlo'nun muhteşem sergisi ücretsiz gezilebiliyordu.
Roma eğlenmeyi, yemeyi, yaşamayı seven bir şehir, güney insanının sıcaklığını burada hissedebiliyorsunuz. Roma'yı anlamak tanımak için burada daha uzun kalmak gerek ama bizim yolculuğumuz devam ediyor.

(bir sonraki yazım Vatikan)

Hiç yorum yok: